• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dilbilimciyamanarikan

Takvim
Site Haritası
Yaman Arıkan
info@yamanarikan.com
Yeni Fetihlere Doğru
24/08/2014
Tarihimizin hemen hemen tamamına yakın kısmı, bir FETİHLER VE DESTANLAR TARİHÎ'dir. Madde de ve mânâda fetihler ve destanlar. Veya madde ile mânânın müşterek fetih ve destanı... Esasen, mânâdan yoksun fetihler, gerçek birer fetih olamaz, olsa olsa talan olur, yıkım - yıkma olur, vahşet olur, insanlığa ve medeniyete darbe olur. Nitekim başka milletlerin tarihinde ancak bu ifâdelere lâyık hareketler pek çoktur. İnsani hasletlerin görülmediği bu hareketlere "vahşilerin vahşet hareketi" demek daha doğrudur. 

Türk milletinin fetih hareketlerinde dâima bir kudsiyet vardır. Onda esas tema; insanî yüce hasletler, insanî yüce duygulardır. Fethin mâddi yönü ise, bu yüce duygu ve hasletlerle daha da yücelmek ve ötelere ulaşmak için bir vâsıtadan ibârettir. Fakat bununla beraber, yine bu mekân üzerinde de herhangi bir tahribâta meydan verilmez.

Kısaca ifade edersek, "Türkün fetih hareketleri, Allah'ın yarattığı varlıklara saadetler saçarak sonsuza sıçrayış hareketleri"dir. 

Fetih hareketlerimizin, ulvî gâyesine uygun olarak hedeflerine varabilmesi için, isâbetli bir anlayış ve tatbikat içinde bulunması gerekir. Allah'ın kâinatında mevcut varlık ve işleyiş kanunlarına uygun bir anlayış ve davranış içinde hareket etmeyen fetih hamleleri muaffak olamaz. İki pehlivan düşününüz. Bunlardan biri gerekli idmanları yaparak ve güreşte rakibe tatbik edilecek bir takım oyunları da öğrenerek kendisini hem bedenen hem de bilgi ve hareket yönünden iyice yetiştirmiş olsun. Diğeri ise bunlardan birini veya her ikisini de ihmal etsin. Bu durumda, çok kuvvetti bir ihtimalle, vâkıaya uygun hareket etmeyen ikinci pehlivan, bu ihmalinin neticesi olarak mağlubiyetle karşılaşacaktır. 

Fatih, İstanbul'un fethinden hemen sonra, kır atının üzerinde Ayasofya'ya doğru ile ilerlemektedir. Bu sırada, yolun iki yanına dizilmiş ve kendisini karşılayan din ulularından biri şöyle der: 

- Hakânım, fethin, duâlarımız sayesinde müyesser olduğunu unutma! 
Fatih'in, elinde kılıcını yükseğe kaldırarak buna cevabı ise şu olur. 
- Kılıcın hakkını da unutma! 

Bazıları bu hâdiseyi mâdde ile mânâ arasında bir sürtüşme olarak görürler, öyle tefsir ederler. Halbuki bu yanlıştır. Gerçekte, o din ulusu ile Fatih'in halkın huzurunda tescil etmek istedikleri bir husus vardır. O da başarıların, zaferlerin ve fetihlerin yalnız madde ile veya yalnız mânâ ile mümkün olmayacağının açıkça ifade edilmesidir. Nitekim Fatih, gerek fetihten önce, gerekse fetihten sonra, milletinin maddede ve mânâda en üstün seviyeye ulaşması için her türlü gayreti sarfetmiş, hayat felsefesini bu anlayış üzerine oturtmuştur. Öyle ki, bir taraftan İstanbul'un fethinde kullanılan ve adeta o devrin atom bombası diyebileceğimiz topları döküp, öteki harp âlât ve edevatını da hazırlatırken, diğer taraftan da medrese, tekke ve zaviyelerde manevî - ruhî havanın en yüksek seviyelere ulaşmasında bizzat önayak olmuştur. Nitekim fetihten sonra, bir ara, tahtını bırakıp ömrünün kalan kısmını tekkede bir derviş olarak geçirmek istemesi de, onun, maddenin yanında mânâya da ne derece ehemmiyet verdiğinin açık delillerindendir. 

Esas itibariyle fertleri birbirine karıştırıp, kaynaştıran unsur, mânevî - ruhî hasletler, manevî - ruhî değerlerdir. Mânevi - ruhî değer ve hasletlere dayanan bağlılıklar sağlam ve dayanıklı olur. Sırf maddî menfaatlere dayanan bağlılıklar ve kaynaşmalar ise devamlı olmaz, geçicidir. Çünkü bizzat mâdde kendisi fânidir, gelip - geçicidir. Sırf maddî menfaatlerle birbirine bağlananların bağlılığı, âni bir yağmura tutularak hemen oracıktaki bir çatı altında toplananların birbirine bağlılığına benzer. Nasıl ki yağmur kesilince bunların her biri bir tarafa gidecek ve beraberlik de bitecekse, tıpkı bunun gibi, maddî menfaat endişeleriyle bir araya gelenlerin beraberliği de menfaatler haleldar olunca bitecektir. 

Bugün birçok fetihlere muhtacız. Bu fetihlerin en başta geleni millî benliğimize, yani kendi öz varlığımıza dönüş fethidir. Bundan hemen sonra ise doğru bir hayat ve hareket felsefesine sahip bulunma esası gelir. Fakat bence kâinattaki varlıklarda mevcut ilahi kanunlara uygun ve doğru bir hayat felsefesi, esasen millî benliğimize dönüşle birlikte kendiliğinden gelecekdir. Yeter ki. biz önce kendimizin ne olduğumuzu bilelim ve bunun şuuruna erelim.

Diyebiliriz ki, millî benliğimize- dönüşümüz ve eşyâda mevcut ilâhî kanunlara uygun bir hayat ve hareket felsefesine sâhip bulunmamız, Türklüğün cihan çapında fetihler için yeniden doğuşunun başlangıcı olacaktır. 
 
Orkun Dergisi 12. Sayı 1983 


1083 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Milli Ölçülerimiz - 24/08/2014
• Milletin efendisi ona hizmet edendir. - Hadis -
Katliâm - 24/08/2014
Şu insanoğlu; fıtratı itibariyle rahata, kolaylığa, hiç terleyip yorulmadan kazanmağa ve hiç zahmete katlanmadan ömür sürmeye ne de düşkündür..
Kur'ân Nedir ? (5) - 24/08/2014
Bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
İşe Nereden Başlamalıyız? - 24/08/2014
Ey îmân edenler! Siz kendinize bakın. Eğer siz doğru yolda iseniz, sapıtanlar size zarâr veremez (Mâide Sûresi, âyet: 105).
Kur'ân Nedir ? (1) - 24/08/2014
Bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
Güç Kaynaklarımız - 24/08/2014
Her milletin, mâddi ve ma'nevi olmak üzere birtakım kuvvet kaynakları vardır.
Neden Helva Yapamıyoruz? - 24/08/2014
Un hazır, şeker hazır, yağ hazır, hepsi hepsi hazır, fakat biz bu hazır malzemeleri uygun biçimde kullanarak bir türlü helva yapamıyoruz. Acaba neden?
Kur'an Nedir? (2) - 24/08/2014
Bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
Müslüman Kimdir? - 24/08/2014
Müslüman, diğer müslümanlara elinden - dilinden kötülük gelmeyen kişidir. - Hadis -
 Devamı
Köşe Yazıları