• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dilbilimciyamanarikan

Takvim
Site Haritası
Yaman Arıkan
info@yamanarikan.com
Temel Direklerimiz
24/08/2014
Millî varlık ve bekamızın iki temel direği var. Bunlardan biri dilimiz Türkçe, diğeri de dînimiz İslâmiyet'tir.
 
Dil, bir milletin kültürünün muhafazasında ve nesilden nesile aktarılmasında yegâne vâsıtadır. Eğer bu vâsıta ortadan kaldırılırsa, hem esaslı bir şekilde millî kültür muhâfaza edilemez, hem de nesilden nesîle aktarılamaz. Demek ki, millî lisânın kaybedilmesi, millî kültürün kaybedilmesine yol açar.
 
İşte bunun içindir ki, hem içimizdeki hem de dışımızdaki Türklük düşmanlarının baş hedeflerinden biri, güzel lisânımız Türkçe'dir, Düşman, Türkçe'nin tahrip edilmesinin, Türk'ün millî kültürünün tahrip edilmesi demek olduğunu gâyet iyi bilmektedir. Ne yazık ki, son senelerde, bazı idâreci ve aydınların gafleti veya cehâleti yüzünden, dilimize yapılan düşman taarruzları hedefini vurmuş ve onda derin yaralar açmıştır. 
 
Düşmanın şuurlu su-i kasd hareketlerine maruz kalan dilimizin bugün içine düşürüldüğü perişan duruma zaman zaman temas edeceğiz. Bu yazımızda ise, daha çok, ikinci temel direk olan dînimiz üzerinde durmak istiyorum. 

Önce, şükrân duyguları içinde şu hususu ifâde edelim ki, aslında Türk Milleti, dili diline dîni dinine uyan ferdlerden müteşekkil bahtiyâr bir millettir. Nitekim bazı milletlerde, aynı milletin fertlerinden olan çeşitli toplulukların ayrı diller konuştukları veya ayrı dinlere mensup bulundukları bilinmektedir.
 
Bugün kendisini Türk hisseden çeşitli Türk topluluklarında ise böyle bir durum vâkî değildir. Dil ve dîn birliğinin, bir milletin ferdlerini birbirine esaslı bir şekilde bağlayan iki temel unsur olduğunu iyi bilen düşmanlarımız ise, bu iki bağı çözmek, hiç olmazsa biraz gevşetmek için var güçleriyle çalışmaktadırlar.
 
Bir taraftan dilde yapılan tahribâtın yanı sıra, zaman zaman ortaya atılıp körüklenen mezhep ayrılıklarının altında da esas itibâriyle yine bu husus yatmaktadır. Türk Milleti'nin ferdlerini müslümanlıktan ayıramayacağını anlayan sinsi düşman, dînî bağlan çözmek veya gevşetmek için mezhep ayrılıklarını din ayrılığı şekline çevirmeye çalışmaktadır.
 
Şuurlu ve imânlı insanımızın bu düşman oyunlarına gelmediğini de memnuniyetle müşâhede ediyoruz. 

İki temel direğimizden biri olan dil, düşman taarruzuna maruz kalıp yara alırken, diğer temel direğimiz din de ihmâl ve lâkaydılik yüzünden asıl fonksiyonunu yapamaz duruma düşürülmüştür. Halbuki biz, dinimizi hakikâti ve mâhiyeti ile, en doğru şekilde öğrenmeğe ve yaşamağa birkaç bakımdan mecburuz. Bunlardan biri şudur ki, bir "İlâhi esaslar manzumesi" olan dinin gâyesi insanın saâdet ve selâmetidir.
 
Ve, ebedî saâdetin yegâne yolu da Allah'ın göstermiş bulunduğu yaşayış şekli olan İslâmiyettir.
 
Demek ki, bir insan olarak, önce şahsî saâdet ve selâmetimiz bakımından Allah'ın dinini doğru bir şekilde öğrenmek ve tatbik etmek zorundayız.
 
İkinci mecburiyetimiz şudur ki, müslümanlık bizim millî ruh ve kültürümüzün asıl hamuru hâline gelmiştir. Nitekim bugün, münferid hâdiseler müstesna, yeryüzünün neresinde bir Türk varsa, orada aynı zamanda müslümanlık da var demektir. Çünki çok kere, müslümanlıkdan uzaklaşan bir Türk, zamanla Türklüğünüde unutmaktadır. Demek ki müslümanlık aynı zamanda bizim millî varlığımızın koruyucu zırhıdır. Allah'ın dini, hakiki veçhesiyle anlaşılıp yaşandığı takdirde milletimizin ferdlerini ruhen birbirine karıştırıp kaynaştırır.
 
Bu yönden de, müslümanlığı doğru bir şekilde ve en yüksek seviyede öğrenip ruhumuzda duyarak yaşamak zorundayız. 

Yazık ki, bu apaçık hakikatler ortada durup dururken, dinimizin insanımıza öğretilmesi ihmâl edilmiş, böylece, bu "İlâhî esaslar manzumesi" esas fonksiyonunu yapamaz duruma düşürülmüştür. Bu hâl ise, milletimiz hesabına azim bir kayıptır. Şu hususu da ilâve edelim ki, dinimizin, hakikati öğretilmemiş bulunmasının doğuracağı asıl tehlike, hurâfevî din anlayışının yayılmasıdır. Nasıl ki bir malın hakikisi bulunmadığı zamanlar sahteleri piyasayı sararsa, tıpkı bunun gibi,ihmâl yüzünden, doğru din anlayışı ortadan kalkınca hurâfelerle dolu din anlayış ve yaşayışı da gelir, onun yerini alır. 

Allah'ın dinini hakikat ve mâhiyetine uygun bir şekilde ve doğru olarak öğrenmek ve yaşamak, her müslüman Türk'ün başta gelen vazifelerinden biri olmalıdır. 
 
Olaylara Bakış Dergisi 20. Sayı 1984 


1238 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Milli Ölçülerimiz - 24/08/2014
• Milletin efendisi ona hizmet edendir. - Hadis -
Katliâm - 24/08/2014
Şu insanoğlu; fıtratı itibariyle rahata, kolaylığa, hiç terleyip yorulmadan kazanmağa ve hiç zahmete katlanmadan ömür sürmeye ne de düşkündür..
Kur'ân Nedir ? (5) - 24/08/2014
Bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
İşe Nereden Başlamalıyız? - 24/08/2014
Ey îmân edenler! Siz kendinize bakın. Eğer siz doğru yolda iseniz, sapıtanlar size zarâr veremez (Mâide Sûresi, âyet: 105).
Yeni Fetihlere Doğru - 24/08/2014
Fetihlerin en başta geleni millî benliğimize, yani kendi öz varlığımıza dönüş fethidir.
Kur'ân Nedir ? (1) - 24/08/2014
Bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
Güç Kaynaklarımız - 24/08/2014
Her milletin, mâddi ve ma'nevi olmak üzere birtakım kuvvet kaynakları vardır.
Neden Helva Yapamıyoruz? - 24/08/2014
Un hazır, şeker hazır, yağ hazır, hepsi hepsi hazır, fakat biz bu hazır malzemeleri uygun biçimde kullanarak bir türlü helva yapamıyoruz. Acaba neden?
Kur'an Nedir? (2) - 24/08/2014
Bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
 Devamı
Köşe Yazıları